yunan yazar menis kumandareas kula
isimli bir kitaba sahip. ama roman dediysem … hikaye. başta sürçe lisan
edip roman demişiz. affola. hafif siklet hem sayfa sayısından hem de
hikayenin dolgunluğundan. hikaye. bir kaçamak olayı. çok kısa sürüyor.
rütine dönüşmüş hayatı kısa süreliğine yırtıp atıyor kula. kısa
süreliğine. halbuki okuyucu için bu kaçamağın tadını çıkarmak için,
kulayı ve çapkın çocuğu tanımak için, düştükleri tutkuyu, çelişkiyi adam
gibi anlamak için bolca bir anlatım lazımdı bence. bir nefeste okudum.
sürükleyiciydi. belki beklentimin çok yüksek olmasından kitap beni çok
etkilemedi.
sahnelerden birinde atina sakinlerinin savaş korkusundan bahsediyor.
trenin elektriği kesilince kalabalık, karanlık içinde savaştan kalan
korkunun hofuyla paniğe kapılmaya başlıyor. hangi savaş diye merak
ettim. osmanlıya karşı verilmiş savaş olabilir, ikinci dünya savaşı
olabilir diye düşündüm. kitap 1975de yazıldığına göre ikinci dünya
savaşı olmalıydı. ikinci dünya savaşında atinada neler olmuş diye
internete gözatıverdim. meğerse
şehir faşistlerden çok acılar çekmiş. nazi almanyası atinayı işgal
ediyor, mussolini beceremeyince. işgal sonrası şehirde büyük bir açlık
başlıyor. insanlar açlıktan sokakların ortasında ölüyorlar. aylarca. o
korku bu korku olsa gerek.
makaleyi okurken başka bir şey daha ilgimi çekti. bir geminin trajik hikayesi. savaşta tarafsız olan türkiye gemisinin, kurtuluş s.s.in atinaya yiyecek götürmesi. seferlerinden birinde kurtuluş marmara denizinden batıyor. bir belgeseli ve öyküsü var kurtuluşun.
makaleyi okurken başka bir şey daha ilgimi çekti. bir geminin trajik hikayesi. savaşta tarafsız olan türkiye gemisinin, kurtuluş s.s.in atinaya yiyecek götürmesi. seferlerinden birinde kurtuluş marmara denizinden batıyor. bir belgeseli ve öyküsü var kurtuluşun.
No comments:
Post a Comment